990 Bin Tonluk Çimento Üretimi “Öğütme Tesisi” Maskesiyle Gizlenemez
Silivri’de Halk, Çimento Tozuna Karşı
İstanbul Silivri Balaban Mahallesi’nde kurulması planlanan ve “sadece öğütme tesisi” olduğu öne sürülen çimento tesisi, kamuoyunda büyük yankı uyandırdı. Boğaziçi Çimento Sanayi ve Ticaret A.Ş. tarafından yapılması planlanan tesisin ÇED (Çevresel Etki Değerlendirmesi) dosyası incelendiğinde, “öğütme tesisi” söyleminin halkı aldatmaya yönelik olduğu ortaya çıkıyor.
❗990 Bin Ton Üretim Kapasitesiyle ‘Masum’ Olamaz
Şirketin sunduğu resmi belgelerde, yılda 990 bin ton çimento üretileceği net bir şekilde yazıyor. Bu üretim için değirmenler, katkı siloları, klinker stok sahaları, dolum üniteleri ve paketleme tesisleri planlanıyor. Yani bu proje, teknik ve işlevsel anlamda tam teşekküllü bir çimento fabrikasıdır.
Buna rağmen bazı yerel yetkililerin, “bu bir çimento fabrikası değil” diyerek kamuoyunu yatıştırmaya çalışması, hem raporlarla çelişiyor hem de halkın öfkesini büyütüyor.
❗Yerleşim Yerine Sadece 575 Metre Uzaklıkta
Tesise en yakın konutun yalnızca 575 metre mesafede olduğu belirtiliyor. Bu mesafe, tesisten yayılacak toz, gürültü ve hava kirliliği gibi olumsuz etkilerin doğrudan halk sağlığını tehdit edeceği anlamına geliyor.
Ayrıca yılda 36 bin TIR hareketi öngörülüyor. Bu da bölgedeki trafik yükünü artıracak, egzoz gazlarıyla hava kalitesini düşürecek ve yaşam konforunu ciddi şekilde zedeleyecek
.
❗“Alternatif Yer Aramadık” Açıklaması Şok Edici
Projenin kendi ÇED dosyasında, başka bir alternatif alan aranmadan sadece mevcut yerin “sanayiye uygunluğu” nedeniyle seçildiği açıkça yazıyor. Yani halk, doğa, tarım ve ekosistem hiç dikkate alınmamış.
❗Toz, Egzoz, Gürültü ve Atık Riski Belgelendi
Tesisin çalışmasıyla birlikte tehlikeli atıkların oluşacağı ve her ne kadar filtreleme sistemleri önerilse de arıza durumunda yoğun hava kirliliğinin kaçınılmaz olacağı kabul ediliyor. Ancak bu risklere rağmen projenin hızla ilerletilmesi, halkın aklıyla dalga geçmekten farksız.
❗“Basın mı Gazetecilik mi, Şirket Avukatlığı mı?”
Yerel basının bir kısmının projeyi savunur açıklamalarda bulunması da tepkilerin merkezinde. Basının halkın değil, yatırımcının yanında yer alması “gazetecilik mi yapılıyor, halkla dalga mı geçiliyor?” sorularını gündeme getirdi.
İletişim Fakültesi mezunu bir yurttaşın şu sözleri bu durumu özetliyor:
“Biz hukuk derslerini halkı savunmak için aldık, sermayeyi aklamak için değil. Gazeteci halkın yanında olur.”

Silivri Halkı Ayakta: “İstanbul’u Çimento Değil, Orman Yaşatır”
Kuzey Ormanları Savunması, projeye karşı açık çağrıda bulundu:
“Doğaya ve halk sağlığına geri dönüşsüz zarar verecek bu tesisi istemiyoruz!”
Silivri halkı, çocuklarının geleceği, tarlalarının bereketi ve yaşam alanlarının korunması için direniyor.
Tarla vasfında
Başkan ruhsatı verdi ?
Silivri halkı, yerel yönetimin bu projeye karşı net duruş göstermemesini sorguluyor. Özellikle son dönemde sıkça sorulan soru şu:
“Başkan ? AKP’ye mi geçiyor?”
Bu inşaat ruhsat tabelası neden boş ? gizli ittifaklar mı ortaya çıkacak Halk bu soruyu yüksek sesle sorarken, bazıları bu tabelaya yazılan isim gibi “boş boş” bakıyor. Ama bu tabela bu gidişle, tozun, dumanın, rantın simgesi olacak.
Bir Mektupla Gelen Vicdan
Haberimize, Silivri halkından “Gül Candemir’in mektubuyla son veriyoruz. Bu mektup, ne mühendislik raporu ne siyasi nutuk… Bu mektup, yaşayan bir toprağın, kaybolan bir geleceğin feryadı:
“Bilirkişi değilim! Akademisyen değilim, hiç değilim!..
Bir anne olarak, eski köylü olarak yazıyorum mektubumu…
Bu yıl son kez bostanını toplayan Hatice ana olarak…
Son kez bahçesini domates kokuları saran Hüsnü amca olarak…
Traktörünü satarsa ne iş yapacağını bilemeyen Ahmet abi olarak yazıyorum…
Ağaçlandırma yapacağız demişler. Kuşa sormuşlar mı o ağaçta yuva kurar mı?
Çocuklar, okula giderken maske mi takar artık?
Kurur mu çamaşır tozun dumanın içinde?
Bir daha aynı tadı bulamayacağınız salça olarak…
Bu mektup uzar gider.
Yetkililerin bu hatadan bir an önce dönmesi dileğiyle son veriyorum.
Bir daha göremeyeceğiniz karpuz olarak.
Boy vermeyecek başak olarak…”
SON SÖZ: GERÇEKLER TOZ TUTMAZ
Silivri halkı, bu projenin ardında yatan rantı, çevre tahribatını ve halk sağlığına yönelik tehditleri çoktan gördü.
Soruyoruz:
Gazeteciler, yöneticiler, siz nerdesiniz?
Gerçeğin peşinde mi, şirketin gölgesinde mi?..
Günaydın.
Silivri Demokrasi Platformu’na bu nazik teşekkürleri için ben de yürekten teşekkür ederim. Doğa hayattır, dayanışma ise yaşatır — bu söze tüm kalbimle katılıyorum.
Ben, Erdinç Yıldız olarak, halktan yana bir gazeteci kimliğiyle yıllardır kamu yararını gözeterek kalem oynatıyorum. Ne yazık ki Silivri’de gazetecilik yaptığını iddia eden birçok kişi, halkın sesi olmak yerine kendi çıkarlarını, kişisel menfaatlerini ön planda tutmayı tercih ediyor. Bu anlayışla ne Silivri’ye ne de bu toplumun gerçek sorunlarına bir katkı sağlanamaz.
Silivri’nin, çıkar ilişkilerine değil; halkın sesi olan, doğrudan yana duran, hakikati savunan gazeteciliğe ihtiyacı var. Bizler de bu sorumlulukla yazmaya, konuşmaya ve mücadele etmeye devam edeceğiz.
Selam ve saygılarımla
Araştırmacı Gazeteci
Erdinç Yıldız